İnsanın Değeri: Malda mı, Mizaçta mı?
Yazan: Suna Dogan
Değer Nedir, Nerede Gizlidir?
Modern dünyada insanın değeri üzerine tartışmalar giderek artıyor. İnsan ne kadar ‘değerli’ diye sorgulandığında çoğu zaman cevabı sahip olduğu maddi şeyler veriyor: araba, ev, marka giyim, unvan… Ancak binlerce yıllık insanlık birikimi bize farklı bir gerçeği gösteriyor: Gerçek değer, insanın iç dünyasında saklıdır.
Bu yazı, “sahip olmak” ile “olmak” arasındaki kadim çatışmayı günümüz toplumlarındaki izdüşümleriyle ortaya koymayı amaçlıyor. Unutmamalıyız ki, her toplum, bireyini nasıl ölçerse, geleceğini de o ölçüyle biçimlendirir.
Medeniyet ve İnsan Değeri
Gelişmiş toplumlarda insanın değeri, fikirleri, ahlakı ve topluma kattıklarıyla ölçülür. Sosyal adalet ve eğitim, yalnızca bilgi değil, aynı zamanda erdem’i öğretir. Bu toplumlarda insanlar, başkalarının statüsünden çok, tutarlılığına ve dürüstlüğüne bakarak değer biçer.
Az gelişmiş toplumlarda ise durum farklıdır. Eğitim yetersizliği ve ekonomik eşitsizlik, insanların yüzeysel değerlendirmesine yol açar. Burada “görünür olan” değerli kabul edilir; maddi durum, kişiyle özdeşleşir. Bu da bireylerin anlamdan çok, şekle önem vermesine neden olur.
Yoksulluk, Güvensizlik ve Gösteriş
Yoksulluktan gelen bireyler, yaşamları boyunca dışlanmanın acısını taşırlar. Zenginlik kazanmak, sadece maddi rahatlık değil, aynı zamanda sembolik bir “varım” deme biçimidir. Pahalı kıyafetler, gösterişli arabalar ve lüks semtler, bu duyguya hizmet eder.
Rol model olarak kendisine üstten bakanı almıştır.
Ancak bu gösteriş, kalıcı bir tatmin sağlamaz. Çünkü asıl ihtiyaç kabul görmek ve sevilmektir. Bu bireyler, başkalarını da aynı maddi kriterlerle değerlendirerek, değeri maddiyata indirger. Oysa insanın gerçek değeri görünmeyen yerlerde saklıdır.
Etiketlerle Saygı mı, Samimiyet mi?
“Müdürüm, başkanım, amirim, Hocam” gibi hitaplar, çoğu zaman samimiyeti azaltır. İnsanlar isimleriyle değil, unvanlarıyla anılır. Bu da kişinin bireysel kimliğinin geride kalmasına yol açar. Oysa isim, kişinin en yalın ve en gerçek temsilidir.
Etiketle saygı göstermek, bazen gerçek iletişimin önüne geçer. Bir doktorun insanlığı değil, sadece mesleği nedeniyle saygı görmesi, toplumsal bağları zayıflatır. Bu durum, hem birey hem toplum ruhu için zararlıdır ve alt üst düzeyde bir ilişki vardır.
Sahip Olmayanın Sesi Neden Kısılır?
Mal-mülk kültüründe, fakirin fikri duyulmaz. Gençler çalışkan olmaktan çok, gösterişli görünmeye odaklanır. Sade ve dürüst insanlar geri planda kalırken, statü peşinde koşanlar ön plana çıkar. Bu da samimiyeti ve güveni azaltır.
İçsel zenginlik yerine dış görünüşe önem veren toplumlar, gerçek gelişimden uzaktır. Bu durum bireysel ve toplumsal vicdanı törpüler.
Değerin Eğitimi: Yeni Bir Başlangıç
Çözüm, kültürel dönüşümden geçer. Eğitim sistemi değerler eğitimini önceliklendirmeli; dürüstlük, saygı, yardımseverlik gibi erdemler gençlere anlatılmalı. Medya, sadece lüks değil, vicdanı ve onuru da yansıtmalı.
İş dünyası ve sosyal yaşamda da insani değerler ön planda olmalı. İnsanlar isimleriyle çağrılmalı; bu, en büyük saygı ve samimiyet göstergesidir.
Malda mı, Mizaçta mı? Asıl Değer Nerede?
Toplumların gerçek gelişmişliği, insanların iç dünyasına verdiği önemle ölçülür. Eğer bireylerin değeri sadece mal varlıklarına göre belirleniyorsa, o toplum gelişmemiştir. Gerçek gelişmişlik; insan haklarına, adalete ve empatiye verilen değerle ortaya çıkar.
“Etiket geçer, isim kalır. Mal tükenir, insanlık kalır.”
Gerçek zenginlik, kaç kişinin cebini değil, kaç kişinin kalbini doldurduğundadır.
Suna Dogan İsviçre