Bizim topraklarımızda önce kadınlar uyanır!
Sonra güneş doğar!
Çünkü güneşi kadınlar doğurur!
Dayanışmanın, birleşmenin kıymetini bilenler olarak, bugün de 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü karşılarken, dayanışmaya ve birliğe eskisinden daha çok ihtiyaç olduğunu biliyoruz.
8 Mart 1857 yılında Newyork’ta dokuma işçisi kadınların bilinçlere kazınan direnişinin üzerinden 164 yıl geçti. Onların miras bıraktığı direniş ve mücadele tarihini omuzlayarak ilerleyen kadınlar, onların yanan bedenlerinden öğrendikleri bilinçle; özgürlüğü ellerinden almaya çalışan, kadınları cinsel obje ve ucuz emek gücü olarak gören, ikincilleştiren, katleden, evlere hapseden erkek egemen sisteme karşı verdiği mücadele günümüzde de sürüyor.19 yıllık iktidarı boyunca AKP’nin gerici, faşist, cinsiyetçi politikalarıyla kadın düşmanlığına soyunduğunu hepimiz biliyoruz. Binali Yıldırım’ın kadınlara yönelik ifade ettiği “itaat et, rahat et” sözleriyle kadınlara reva gördükleri yaşam şekli ortadadır.
Bugün ekonomik kriz ve pandemi koşullarında işten ilk çıkarılan kadınlar evde yoksullukla mücadele ederken, bir yandan da tencereyi kaynatma zorunluluğuyla görevlendiriliyor. O da yetmezmiş gibi en az üç çocuk doğurma gibi makbul kadın dayatmalarıyla baş başa bırakılıyor.
Kadınların en temel yasal haklarına göz dikiliyor. Bir kadın bakanının “AKP gelene kadar “Kadın” kelimesinin adı yoktu” dediği bu iktidar döneminde, her gün en az 6 kadının öldürülmesi haberleriyle, “Kadın ismi sıkça geçiyor. Her gün yüzlerce kadının gerek eşi gerekse akrabaları tarafından katledilmesinde verilen ceza indirimlerinde kadının ismi sıkça kullanılıyor. Tarikatlar, şeyhler, sözde kültürlü vasfındaki adamlar, kadın bedenini iştahla dillerine dolamayı meşrulaştırmış sözlerinde kadın ismi sıkça kullanılıyor. Ensar vakfı gibi çocukların cinsel istismara uğradığı olaylarda “Bir kereden bir şey olmaz” diyen kadın bakanlarla kadın ismi sıkça kullanılıyor. Çocuklarını arayan Cumartesi Annelerine meydanları yasaklamalarıyla kadın ismi sıkça kullanılıyor.
Bunlar gibi kadını yaşamın dışına iten, kadınların güvencesizliğine, geleceksizliğine, erkeğin gölgesinde kalmasına zorlayan yüzlerce olumsuz örnekle, kadın ismi son 19 yılda ülke gündeminden düşmüyor.
Fakat tüm bu baskılara, zulme, yok saymaya karşı kadınlar; Yezid’e boyun eğmeyen Zeynep Ananın duruşunu, devlet zulmüne karşı bir araya gelen Bacıyan-ı Rum’un cesaretini, yüzyıllar öncesinde Hacı Bektaş-ı Veli’ye kapısını açan Kadıncık Ananın iyiliğini, “Üzgün olmaktansa öfkeli olmayı yeğlerim” diyen Ulrike’nin direncini, “Hayatın olduğu her yerde savaşmak istiyorum” diyen Clara Zetkin’nin mücadelesini, Cumartesi Anneleri’nin bitmek bilmeyen inadını, gezi direnişinde sokakları özgürleştiren sesiyle ; emeğini bilinçle harmanlayarak, bugünden yarına özgürlüğünü elinden almak isteyen egemen sisteme karşı mücadele etmekten, sokaklarda, meydanlarda sesini yükseltmekten asla vazgeçmiyor.
Yoksulluğun, ayrımcılığın, işsizliğin, erkek-devlet şiddetinin, tacizin, tecavüzün olmadığı bir yaşam, eşit ve özgür bir dünya, ancak bu topraklarda yaşayan Alevi, Sünni, Kürt, Türk, Ermeni, Mülteci, Çingene, her ulus ve aidiyetten kadınların birlikte mücadelesiyle mümkün!
Bu bilinç ve inançla, kadınların birlik, dayanışma, mücadele gününü selamlıyoruz.
PİR SULTAN ABDAL
KÜLTÜR DERNEĞİ
GENEL MERKEZİ