İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Hüseyin Mat: Hükümet Alevi örgütleri ve toplum arasına nifak sokmaya çalışıyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Ali’siz Alevilik” söylemlerine ilişkin “Ali’siz Alevilik safsatası ve Alman devletinin ödemiş olduğu ağır bedeller” başlıklı bir yazı yayımlayan Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu (AABF) Genel Başkanı Hüseyin Mat, “AABF, iktidar ve temsilcilerinin gözünde sadece Alevilerin Almanya örgütlenmesi olarak görülmüyor. Onlara göre bu yapı tüm Alevilerin temsilci örgütlenmesi, öncü müfrezesidir, dolaysıyla çıbanın başıdır” dedi. Mat, tüm saldırılara rağmen mücadeleye devam edeceklerini kaydetti.

Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu (AABF) Genel Başkanı Hüseyin Mat, Ali’siz Alevilik tartışmalarıyla ilgili bir yazı yayınladı. Yazısında AKP iktidarının Alevi örgütleriyle toplum arasına nifak sokmaya çalıştığını vurgulayan Mat, hükümetin baskısından siyasi partiler, sendikalar, öğrenci temsilciliklerinin yanı sıra AABF’nin de nasibini aldığını belirtti.

AABF ÇIBANIN BAŞI

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 6. Din Şurası’nda söylediği “Batı’da pişirilen, son dönemde ülkemize ihraç edilmeye çalışılan Ali’siz Alevilik gibi kimi yıkıcı projelerin toplumumuz içinde pofpoflanmasının gerisinde yine bu senaryolar var. Açık ve net söylüyorum; Alman devleti Ali’siz Aleviliğe çok ciddi bedeller ödemek suretiyle İslam dünyasında, özellikle de ülkemizde bir bölünmenin tohumlarını ekmek istiyor” sözlerini hatırlatan Mat, “AABF, iktidar ve temsilcilerinin gözünde sadece Alevilerin Almanya örgütlenmesi olarak görülmüyor. Onlara göre bu yapı tüm Alevilerin temsilci örgütlenmesi, öncü müfrezesidir, dolaysıyla çıbanın başıdır. Bundan dolayı; Alevilerin Türkiye ve Türkiye dışında bir dizi dernek, federasyon, cemevi gibi örgütlenmeleri olmasına rağmen, hedef tahtasının ortasına temel ve baş çelişki olarak Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu’nu yerleştirmektedirler” diye konuştu.

“ALMANYA HÜKÜMETİ TÜM DİN VE MEZHEPLERE EŞİT MESAFEDE”

​”Ali’siz Alevilik” söylemleriyle Alevi yapılanmalarının iiçine çomak sokarak kargaşa ve gerilim yaratmanın amaçlandığına dikkat çeken Mat, şunları kaydetti:

“Ama artık bu mesnetsiz, maddi zemini olmayan sivri çıkışı hiçbir aklıselim insan ciddiye almıyor. Bu provokatif söylem, Alevi örgütlerinde ve Alevi kitleler içinde kesinlikle yanıt bulamıyor. Dolayısıyla bu çevreler yeni taktikler geliştirerek yollarına devam ediyorlar. Cumhurbaşkanı’nın ‘Alman devleti Ali’siz Aleviliğe çok ciddi bedeller ödemek suretiyle İslam dünyasında, özellikle de ülkemizde bir bölünmenin tohumlarını ekmek istiyor!’ deyimi ile neyi amaçladığını hepimiz çok iyi biliyoruz, ama bu söylemle direkt olarak neyi kastediyor (!), buna bir açıklık getirmek gerekiyor. Almanya’nın Alevilere vermiş olduğu ‘bedel’ olayından kastedilen iki meseleden birisi mali destek, diğer ise sivil toplum kuruluşlarına yasal, siyasi, sosyal alanlarda olanaklar sağlanarak lojistik destek verilmesidir. Şunu hemen belirtmekte yarar var; Almanya’nın Aleviler için özel bir politikası, özel bir gündemi kesinlikle yok. Bunu, karalama ve iftira icraat makamları da çok iyi biliyor aslında. Almanya; laik, demokratik federal bir Cumhuriyettir. Din ve mezheplere aynı mesafede yaklaşan, tüm din ve mezheplere aynı gözle bakan ve tüm din ve mezheplere aynı hakları tanıyan ve bu hakları yasalarla garanti altına alan, çoğulcu demokrasinin uygulandığı bir ülkedir Almanya. Almanya’da kurumsallaşmış bir inanç kurumuysanız ve hangi etnik kökenden geliyorsanız gelin, hangi din ve mezhebe bağlı olursanız olun, kurumsal bir yapıysanız ve kitlesel mücadelelerle haklarınıza sahip çıkıyorsanız; tüm dinlere tanınan haklar sizlere de tanınır. Yeter ki, inanç temelli kurumsal bir yapınız olsun, yeter ki, haklarınız için kitlesel sosyal-inançsal faaliyetleriniz olsun. Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu da tam 30 yıldır bu alanda mücadele eden bir inanç kurumu olarak, savunduğu davanın ve temsil etmiş olduğu kitlelerin taleplerini dile getirerek, Türkiye’de asırlardan beri elde edemedikleri hakları almış bulunuyor. İşte Türkiye’deki iktidarın asıl sıkıntısı, bir türlü hazmedemediği durum da budur. Peki Türkiye’de asırlardan beri Alevilere verilmeyen ama Almanya tarafından verilen, daha doğrusu AABF tarafından alın teri ile alınan ve Türkiye’deki iktidarı zıvanadan çıkaran bu haklar nelerdir? Almanya hükümeti, özellikle eyaletler bazında, Alevi inancını toplumsal bir dini inanç olarak kabul etmiş ve bu doğrultuda bir inanç kurumu olarak AABF ile devlet anlaşmaları imzalamış, diğer inançlara vermiş olduğu hakları Alevilere de vermiştir. İlk bakışta bu sıradan bir anlaşmaymış gibi görünse de, özünde çok ciddi ve Alevilerin inançsal yaşamlarında bir ilk olarak tarihe geçmiştir. Aleviler, bu anlaşmaya ek olarak, ilk ve orta dereceli okullarda Alevilik dersleri verilmesi hakkını elde etmiştir. Dahası AABF Avrupa’da Alevilerin resmi temsilci kurumu olarak resepsiyonlara davet edilmekte, siyasi ve sosyal alanlarda muhatap olarak görülmektedir. Bu durum yani Alevilerin bu kazanımları elde etmesi, doğal olarak bazı çevreleri derinden rahatsız etmektedir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sürekli altını çizerek ifade ettiği ‘bedellerden’ bir tanesi de Alman devletinin Alevi kurumlarına vermiş olduğu sözde mali destek, yani muhteremin deyimi ile bir şeyin ‘karşılığında’ alınan bedel. Almanya, tek kişi tarafından yönetilen bir ‘sultacılar’ diyarı olmadığı için, toplumu ve bireyi, ülkenin sosyal, kültürel, siyasi gelişimine ve şekillenmesine ortak ediyor ve bu alanlarda sosyal-siyasi-kültürel katma değer ve kalıcılık sağlıyor. Bunu da dernekler ve benzeri sivil toplum kuruluşları üzerinden yapıyor.

Almanya’da sosyal, kültürel ve siyasi alanlarda faaliyet yürüten kayıtlı dernek sayısı günümüzde 650 bin civarındadır. Dünyanın hiçbir ülkesinde bu kadar dernek, sivil toplum kuruluşu bulunmamakta. Bu tesadüfi bir gelişim değildir. Almanya’da faaliyet yürüten ve dernekler masası tarafından resmi olarak tanınan sosyal, kültürel, siyasi ve inançsal alanlarda örgütlü faaliyet yürüten dernek ve benzeri kurumsallaşmış yapılar, faaliyetlerini ‘proje konseptine’ dönüştürüp uygulamaya koyduğunda, bazı devlet kurum ve makamlarının yanı sıra özel teşebbüs ve işletmelerden sponsorluk, ortaklık, gibi desteklerin yanı sıra, uygulanan projenin sosyal alanlar için katma değer ve kalıcılığı varsa, direkt bütçe katkısı da yapabiliyorlar. Alınan bu paralar da sade ve sadece uygulanan projelerin giderleri için harcanır. Yani bu mali destekten, projeyi uygulayan kurumlar faydalanamıyor.

Alman devleti, inanç kurumlarına, direkt ve örtülü ödeneklerden asla para ve diğer maddi olanaklar sağlamaz. Yasal olarak bunu yapması asla mümkün değildir. Topluma, sosyal yaşama, toplumsal barış ve gelişime katma değer ve kalıcılık sağlayacak ve sivil toplum kuruluşları tarafından uygulanabilecek projeler için bazı devlet kurumları ve özel işletmelerin proje destekleme ve sponsorluk fonları vardır, ve bu fonlardan bahsedilen muhteva ve kapsamlı projelere kısmi destek sağlanır.

Bu bahsedilen fonlardan, islami ve islam kökenli olarak görülen inanç kurumlarına verilen maddi destek,​ Eylül 2017 tarihinde Yeşiller Partisi milletvekili Volker Beck ve arkadaşlarının Federal hükümete vermiş oldukları soru önergesiyle netlik kazanmıştır. Bu önergeye Federal hükümetin vermiş olduğu yanıt, açıklamış olduğu bilgi ve belgelere göre; Almanya’da faaliyet yürüten cami ve cami kurumlarının toplam sayısı 2350 civarındadır. Ve yine bu soru önergesi raporuna göre; 2014 ile 2017 yılları arasında, kurumsallaşmış göçmen kökenli inanç ve diğer sivil toplum kuruluşlarının projelerine aktarılan parasal destek de net bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Yapılan bu açıklamaya göre; Almanya‘da önemli proje faaliyetleri gerçekleştiren belli başlı büyük yapılanma ve İslami kuruluşların adları şöyle:

· Ahmadiyya Muslim Jamaat (AMJ),​
· Islamische Gemeinschaft der Bosniaken in Deutschland – Zentralrat e. V.
· Islamrat für die Bundesrepublik Deutschland e. V. (IRD),​
· DITIB – Diyanet İşleri Türk İslam Birliği
· Verband der IslamischenKulturzentren (VIKZ),
· Zentralrat der Marokkaner in Deutschland e. V. (ZMaD, auch ZRMD),
· Zentralrat der Muslime in Deutschland (ZMD))
· Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu
· TGD – Almanya Türk Toplumu

Bahsedilen önergeye verilen ve cevap niteliği taşıyan rapora göre 2014-17 yılları arasında, TGD, AABF ve yukarıda adı geçen birtakım İslami kurumların projelerine ödenen paranın miktarı toplam 13 Milyon 600 bin Euro olarak belirtilmektedir. Mayıs 2018 tarihli Federal Meclis Tutanağı ve Eylül 2017 soru önergesine verilen Federal Meclis Raporuna göre (sayfa 22’den 62’ye kadar) bu miktardan Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu projelerine aktarılan toplam mali kaynak 350 bin Euro civarında iken, DİTİB’in bu pastadaki payı ise toplam 4 Milyon 910 bin Euro civarındadır. Geriye kalan meblağ ise TGD ve onlarca Sünni perspektifli kurum ve cami projelerine aktarılmıştır. Bu miktarlar, sadece Federal Devlet kurumlarının proje faaliyetlerine aktarmış olduğu paralardır. Bu projelerin çoğu AB destekli olduğu için, en az bu bahsedilen miktarlar kadar bir de AB fonlarından aktarılmıştır. Yani yukarıdaki miktarları en az iki ile çarpmamız gerekmektedir.

Tekrarlayacak olursak; 4 yıl kadar bir zaman dilimi içerisinde Alman devlet kurumları, TGD ve inanç kurumlarının projelerine toplam 13 milyon 600 bin Euro civarında para aktarmıştır. Bu bütçenin 350 bin Euro kadarı Alevi kurumlarına giderken, Türk Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Almanya temsilciliği olarak bilinen DİTİB‘in projelerine 4 milyon 910 bin Euro civarında para verilmiştir.

Eğer kastedilen bedeller bunlar ise ki bunun dışında başka şeyler söylemek veya ima etmek deli saçmalığından öte gitmez, o zaman bu bedelin parasal ganimetini ve lojistik, hukuksal desteğin kaymağını AKP devletine bağlı kurumlar götürmektedir. Durumun böyle olmasına rağmen, Alevi kurumlarına yönelik bu çamur kampanyaları neden? Nedenini, kısaca da olsa yukarıda açıkladık. “Dervişin aklı ne ise, fikri de odur‘ deyimi ve zevahiri kurtarma çabaları beyinlere egemen olduğu sürece, bu ve benzeri saldırılar her zaman olacaktır. AABF ve bileşenleri deneyimli, mücadele azmi yüksek ve her şart altında haklarına ve davasına sahip çıkabilecek, önüne çıkabilecek tüm engelleri aşabilecek bir kitle yapılanmasıdır. Aleviler, kitlesel bir örgüt olarak tüm doğal haklarını alana kadar hem Türkiye’de, hem de Türkiye dışında yılmadan, bıkmadan mücadelelerine devam edecektir.”

HABER MERKEZİ

Mission News Theme by Compete Themes.