İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Türkiye’de Ayrıştırma, Irkçılık ve Ötekileştirme: AKP’nin Rolü ve Muhalefetin Sınavı

Türkiye’de Ayrıştırma, Irkçılık ve Ötekileştirme: AKP’nin Rolü ve Muhalefetin Sınavı

Türkiye’de ayrıştırma, ırkçılık ve ötekileştirme, AKP ile başlamadı. Ancak AKP, bu dinamikleri sistematik bir yönetim biçimine dönüştürerek zirveye taşıdı. Ermeniler, Rumlar, Süryaniler, Kürtler, Aleviler, solcular ve farklı düşüncelere sahip kesimler geçmişte de baskılara maruz kaldı. Ancak AKP, bu ayrımcılığı daha organize, derin ve kalıcı bir hale getirerek toplumu kutuplaştırdı ve insanları birbirine düşman etti. Devlet aygıtlarını, medyayı ve dini söylemleri kullanarak “biz ve onlar” ayrımını her alanda keskinleştirip kendi iktidarını pekiştirdi.

AKP, yıllarca muhalif kesimleri birbirine düşman hale getirerek varlığını sürdürdü. Bugün muhalefete yönelik baskılar, aslında yıllardır sistematik bir şekilde sürdürülen sindirme politikasının devamıdır. İlk etapta Kürtler, Aleviler ve solcular hedef alındı; şimdi ise sırayla diğer muhalif kesimler aynı baskıları yaşamaktadır.

Ancak asıl mesele, muhalefetin hâlâ AKP’nin dilini kullanması ve onun çizdiği sınırlar içinde hareket etmesidir. Geçmişte bir kesime yapılan haksızlıklar görmezden gelindi; hatta bazıları buna ortak oldu. Bugün aynı baskıyı yaşayanlar, geçmişte yaşananları şimdi fark ediyor ancak hâlâ ders çıkaran çok az. Ne yazık ki, ayrıştırıcı ve ırkçı dil, bugün AKP’ye karşı yapılan protestolarda bile kendini göstermektedir.

Eğer gerçekten bir değişim istiyorsak, ilk adım AKP’nin dayattığı bu dili terk etmektir. Bu oyun artık bozulmalı. Adaletsizliğe uğrayanın kim olduğuna bakılmaksızın karşı çıkmadıkça, baskı düzeni sadece el değiştirir ama yok olmaz.

Bir diğer önemli konu ise AKP’nin uyduruk suçlamalarına karşı CHP’nin savunma pozisyonunda kalmasıdır. “Kent Uzlaşısı”, DEM Parti’nin söylemi diyerek gereksiz ve incitici bir açıklama yapıyorlar. Oysa DEM Parti, mecliste yıllardır bütün halkları kucaklayan legal bir parti olarak faaliyet gösteriyor. CHP, bunun yerine karşı atağa geçerek DEM Parti’nin verdiği destekle ilgili olarak Kent Uzlaşması’nın sahiplenilmesi gerektiğini savunmalıdır. Çünkü bu, legal bir partiyle dayanışmadır ve suç teşkil etmez ve hatta gerekliliktir. CHP, AKP-MHP birleşimine karşı Kent Uzlaşması oluşumu ile bir zafer kazanmıştır. Ancak bunu bile savunmamaktadır. Gerçekten de bu korkunç bir zihniyet… Akıl alır gibi değil.

Kent Uzlaşması: Bir Demokrasi Modeli

Kent uzlaşması, modern ve çağdaş yönetimlerin kullandığı bir sistemdir ve birçok ülkede bir model olarak uygulanmaktadır. Farklı toplumsal kesimlerin bir araya gelerek, o kentin ve o kentte yaşayanların yararına ortak kararlar alma ve bu kararları uygulama sürecidir. Bu model, siyasi partilerden meslek gruplarına, sanatçılardan düşünürlere kadar geniş bir yelpazeyi kapsar. Özünde, toplumu karar alma süreçlerine dahil etme amacını güder ve uygulandığı her yerde başarılı olmuş bir yaklaşımdır.

Kent uzlaşması, demokrasiyi güçlendiren ve toplumsal huzuru destekleyen bir yaklaşım olarak kabul edilebilir. Çünkü insanlar, kendi yaşam alanlarını etkileyen kararlarda söz sahibi olduklarında, bu kararların daha adil ve kapsayıcı olduğuna inanırlar. Bu tür bir model, karar alma süreçlerine çeşitlilik ve katılım eklerken, şeffaflık ve hesap verebilirliği de teşvik eder. Farklı toplumsal kesimlerin bir araya gelmesi, hem bireyler arasında daha derin bir anlayışa yol açar hem de kentsel sorunların daha geniş perspektiflerden ele alınmasını sağlar. Böylece, kararlar daha adil ve toplumun farklı kesimlerinin ihtiyaçlarına uygun hale gelir.

Muhalefetin Hareketsizliği ve Çözüm Önerileri

CHP’nin sürekli savunmada kalması, AKP’nin söylemlerinin toplumu yönlendirmesine izin vermektedir. Bir muhalefet partisinin asli görevi sadece kendini savunmak değil, aynı zamanda iktidarın politikalarını sorgulamak ve kamuoyunu doğru bilgilendirmektir.

AKP’nin “kedi fare oyunu” karşısında, CHP’nin Kent Uzlaşması’nın legal ve en demokratik bir oluşum olduğunu cesurca vurgulamaması ve savunmaması büyük bir eksikliktir. Karşı saldırıya geçmek yerine sürekli açıklama yapmak, muhalefeti zayıflatmaktadır. Eğer muhalefet, AKP’nin dayattığı kutuplaştırıcı dili terk etmeyi başarabilirse ve daha ortak bir zemin üzerine inşa edebilirse, toplumsal birlik sağlanabilir. Ancak bunun için çok daha cesur bir tutum ve yenilikçi bir politika üretmek şarttır. Bu, sadece CHP’nin değil, tüm muhalefetin sorumluluğudur.

Suna Dogan

Mission News Theme by Compete Themes.