İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

TÜRKİYE’DEKİ EKONOMİK KRİZİN ANA NEDENİ İKTİDARA GÜVENSİZLİK…DURSUN ÇİÇEK YAZDI.

TÜRKİYE’DEKİ EKONOMİK KRİZİN ANA NEDENİ İKTİDARA GÜVENSİZLİK…

Türkiye ekonomisi özellikle enflasyon, döviz ve faiz cephesindeki gelişmelerle son dönemde her geçen gün derinleşen ve vatandaşı fakirleştiren ekonomik krizlerle karşı karşıya kaldı. Döviz kurunu ve enflasyonu kontrol altına almakta zorlanan Cumhurbaşkanı-CB son iki yılda dört kez Maliye ve Hazine Bakanı ile üç kez Merkez Bankası Başkanını değiştirdi. Liyakatin yerini sadakat aldı. Faizi düşürmek için diğer ekonomik göstergeleri hiç dikkate almayan CB’nın ekonomi bilimini ve evrensel finans yönetim ilkelerini hiç dikkate almadan verdiği kişisel kararları sonrasında Merkez Bankası kur artışlarına sık sık müdahale etse dahi kur artışına ve dolayısıyla fiyat artışlarına engel olamadı. Ne yazık ki ülkemizin milli parası Türk Lirası-TL son bir yılda yüzde yüze yakın değer kaybetti. Ülkemiz ve vatandaşlarımız fakirleşti. Özellikle asgari ücret ile geçinen milyonlarca vatandaşımızın mutfağında yangın var.

2013 yılında 12.500 Dolara kadar çıkan kişi başına milli gelir yarı yarıya düştü.

 

“Yastığın altında dövizi olanlar gelsin, parasını TL’ye dönüştürsün.” diye halka sık sık çağrı yapan CB, yap işlet devret sistemi ile ihale alan sayılı şirkete dolar bazında sözleşme yaparak onları kur artışına karşı koruma altına alırken milyonlarca vatandaşa bu korumayı çok gördü. Pul olan milli paramız ile az da olsa tasarruf yapan vatandaşın birikimleri çok kısa sürede değer olarak yarıya düştü. Alım gücü yüzde yüz azalan insanlar bu kriz karşısında dolara mahkûm edildi. Bu yanlış politika sonucu, ülkemizdeki bankalarda bulunan mevduat hesaplarının yüzde 65’i döviz hesaplarına mahkûm edildi. Türkiye dışında dünyanın hiçbir ülkesinde bu ölçüde uzun ve giderek derinleşen bir başka ekonomik kriz yok. Bir taraftan kriz yok diyen ve dış güçleri suçlayan CB; ekonomide “Kurtuluş Savaşı veriyoruz’” söylemi ile yaşanan krize kılıf bulmaya çalışıyor. Artık vatandaş CB’nın; “Yastık altındaki dövizinizi bozdurun.” çağrılarını hiç dikkate almıyor. Çünkü CB ve kadrolarına hiç güvenmiyor. Döviz hesaplarını TL’ye çevirmek yerine, insanlar ellerindeki TL’yi dövize yatırmayı sürdürüyor.

 

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistem-CBHS adı verilen anayasal değişiklik öncesinde kampanya yapan CB; “verin kardeşinize yetkiyi, dolardı, faizdi, nasıl uğraşılır göreceksiniz” diyordu. “Dolar molar bizim yolumuzu kesemez, hiç endişe etmeyin.” diyen CB; doların yükselişi, TL’nin yüzde yüze yakın değer kaybı karşısında; üretim, istihdam, dış ticaret fazlası verme, enflasyonu ve faizi düşürme sözü vermeye devam ediyor. Ama seçmenden hiçbir olumlu karşılık alamıyor. Anketlere göre iktidarın seçmen karşısındaki düşüşü devam ediyor. Nispeten ithalata dayalı ihracattaki artış dışında ekonomik göstergelerin kötüye gidişine ve ekonomik krizin toplumsal refahı ve barış ortamını tehdit etmesine bir türlü engel olamıyor. Çünkü; vatandaş CB, CBHS ile ekibine güvenmiyor.

 

Muhalefet ne zaman 128 milyar doların hesabını sorsa ve Merkez Bankası’ndaki döviz rezervleri tartışmaya açılsa, CB hemen sayılar veriyor: “95 milyar -124 milyar dolar rezervimiz var.” O kadar döviz varsa, neden sürekli “dövizinizi bozdurun” çağrısı yapıyor ve kur artışına karşı etkili tedbirler alınamıyor? Çünkü Merkez Bankası’nın SWAP anlaşmaları ile sağladığı dövizler borçtur. Onlara güvenerek kur artışına karşı etkili ve kalıcı bir kampanya yürütmek mümkün olamıyor. Vatandaşımız fakirleşirken ve ekonomik kriz her geçen gün derinleşirken CB; evrensel ekonomi kurallarının tam tersini yapmaya devam ediyor. Dünyada enflasyon baskısı karşısında 39 ülke faizi sabit tutarken ve 11 ülke faiz artırırken, diğer ülkeler ise faiz artışı için hazırlık yaparken CB, liyakate değil de sadakate dayalı olarak atadığı kadrolarına faizi düşürün talimatı vermeye devam ediyor. Talimatlar yerine ekonominin ve finans yönetiminin kuralları uygulamak isteyen maliyecileri ve bankacıları bir gecede görevden alıyor. 450 milyar doları aşan dış borçlar artmaya devam ediyor. Merkez Bankası diğer bankaların TL taleplerini yüzde 14 faizle karşılarken, Hazine yüzde 23’ün üzerinde bir faiz ile borçlanıyor. Vatandaş fakirleşirken, bankalar ve zenginler aşırı kar etmeye devam ediyor. Ekonominin bu hale gelmesinin temelinde geçmişte çok yüksek faizle aşırı borçlanma çılgınlığı, kamuyu ve özel sektörü sürekli borca teşvik etmek ve o alınan borçların üretime dayalı yatırımlar yerine beton ve inşaata harcanmasından kaynaklanıyor.  Bu arada orta sınıf çöküyor ve vatandaş her geçen gün yoksullaşıyor.

Dolar her gün TL karşısında değer kazanırken; “Kazan – kazan esasına göre, herkes kazansın, dövizinizi bozdurun, hükümete güvenin ve sabırlı olun.” çağrıları yapan CB’nın açıklamalarına güven duyulmadığı artık maddi bir gerçek haline geliyor. Bu çağrıların tam aksine vatandaş;  parasını dövize yatırıyor ve bankalardaki tasarruf tarihin en yüksek yabancı para mevduatına yüzde 65’e ulaşıyor. Yani artık seçmen CB ve kadrolarına güvenmiyor. O yüzden bütün muhalefet ve sivil toplum derhal seçim çağrıları ile CB’nı seçime ikna etmeye gayret ediyor. Bu siyasi ve ekonomik güvensizlik artık siyasi iktidarın yıprandığını ve ilk seçimde bir iktidar değişiminin yaşanacağının en önemli göstergesi haline geldi.  Bu siyasi ve bilimsen gerçeği bilen CB; erken seçimden kaçmaya ve bu konuda Devlet Bahçeli’nin desteğini sürdürmesi için özel bir gayret gösteriyor. Rahmetli Süleyman Demirel’in: “Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur.” sözü iktidarın korkulu rüyası haline geldi.

 

Her geçen gün derinleşen ekonomik kriz, fakirleşen insanlarımızın halk ekmek önünde yaşadığı kuyruklar, fakirleşen seçmen, doğal olarak kurtuluşu Millet İttifakına yönelmekte buluyor. Siyasi ve ekonomik şartlar hemen hemen 2002 seçimleri öncesi durumu yansıtıyor. Yani ilk seçimlerde tarih tekerrür edecek ve seçmen daha tutarlı gördüğü, dayanışma gösteren Millet İttifakını iktidara taşıyacaktır. Yeter ki 1923-1938 döneminde daimi önderimiz Gazi Mustafa kemal Atatürk’ün ortaya koyduğu, karma ekonomi sistemini esas alan Türkiye Modelini ekonominin temeli haline getirmek için seçmene güven versin ve onları ikna etsin. Muhalefet el birliği içinde, 20 yıldır ülkemizi başta ekonomi, hukuk ve adalet, hak ve özgürlükler konusunda krize sokan bu iktidarı ilk seçimde değiştirmek için; gerek geliştirilmiş parlamenter sistem ve gerekse ekonomik krizi ortadan kaldıracak önerilerle millete güven versin. Her geçen gün derinleşen ekonomik kriz karşısında fakirleşen, CB ve kadroları ile CBHS’ne güveni kalmayan seçmen İktidarın korkulu rüyası haline gelen Rahmetli Süleyman Demirel’in: “Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur.” sözünün gereğini yine ilk seçimde yapacaktır.

 Dr. Dursun Çiçek, 25-26. Dönem İstanbul Milletvekili

YanıtlaYönlendir
Mission News Theme by Compete Themes.