Dersim’de bir grup yurttaş “Anka Dersim” adı altında başlattığı sivil girişimle geleneksel üretimi teşvik eden çalışmalar yürütüyor. Anka Dersim girişimi gönüllülerinden Eyüp Hanoğlu, başlattıkları girişim ve çalışmalarıyla ilgili “Neden?” sorusunun yanıtını “Doğaya, insana ve doğayı birlikte bölüştüğümüz tüm canlılara saygıyı esas alan geleneksel üretimle bağımızı yeniden canlandırmayı amaçladığımız için” olarak veriyor.
HABERİN VİDEOSU
https://www.youtube.com/watch?v=JWwnDAwGXwc
‘Anka Dersim’ sivil girişimi Üyelerinden Eyüp Hanoğlu ‘Anka Dersim’ sivil girişimini neden oluşturduklarını anlattı.
“ATALARIMIZIN DÖNEMİNDEKİ TOHUMLAR YOK OLUYOR”
Anka’nın, küllerinden yeniden dirilen anka kuşu mitolojisinden geldiğini ve biraz da yapmak istedikleri çalışmaya uygun bir isim olduğu için bu ismi kullandıklarını belirten Hanoğlu, “Dersim hem Türkiye’nin çok popüler bir kenti hem de yıldan yıla nüfusu azalan, üretimle, toprakla bağı kopan bir kent haline döndü. Bu durumu tersine döndürmek için arkadaşlarla bir girişim oluşturduk. Öncelikle atalarımızın, dedelerimizin dönemindeki tohumlar yok oluyor, o dönemki tarımsal bilgiler, ürünler yok oluyor. Bunun yanı sıra üretim kültürü de yok oluyor” dedi.
“ESKİ TOHUMLARIMIZI KURTARMAK İSTİYORUZ”
Hakkaniyete, bölüşüme dayanan Alevi Kızılbaş kültürünün üretime yansıyan özel bir dayanışma kültürünün ve ahlakının olduğunu bu nedenle 3 yıl bir aileye hizmet vermiş bir öküzün artık çalışamaz bir hale geldiğinde hemen satılmadığını, ona birkaç yıl bakıldığını vefa borcu ödendikten sonra rızası alınarak satıldığını kaydeden Hanoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
“Hayvanla, bitkiyle kurduğu bağ bile bu kadar derin bir empatiye dayanan bir toplumda bugün gelinen noktada mevcut kirlenmeden rahatsız olanlar olarak bir şeyler yapmak istiyoruz. Eski tohumlarımızı kurtarmak istiyoruz. 13 tane buğday türümüz var aşure buğdayımız var, karakılçık diye bir buğdayımız var. Modern tohumlardan bir buğdayımız var. Eskiler tohumun haktan geldiğine inanırlardı, onun bozulmaması gerektiğine inanırlardı. Aynı o kültürü canlandırmak istiyoruz. Toprağa kimyasal bulaştırmadan, gübre atmadan bu işleri yapmak istiyoruz. Geleneksel su değirmenlerinde öğütüyoruz. Dolayısıyla en başından en sonuna kadar üretimin her aşamasında hem doğaya hem de insan sağlığına zarar verecek hiçbir manipülasyon, ilaç içermeyen bir üretim süreci. Aynısını fasulye için de yapıyoruz.”
“DOĞAYI VE EKOSİSTEMİ MAHVETTİĞİMİZİ ANLATMAYA ÇALIŞIYORUZ”
“Çok az ürün yapıyoruz. Çoğunu tohum olarak ayırıyoruz, daha çok köylülere dağıtıyoruz onlarla birlikte üretim yapıyoruz. İnternetten facebook ve instagramda ‘Anka Dersim’ sayfamız var. Onun dışında henüz faaliyete sokmadığımız bir web sayfamız var. Şimdilik bize internet üzerinden ulaşılabilir. Henüz bir satış noktamız yok” diyen Hanoğlu şunları ifade etti:
“En büyük arzumuz topluma örnek olması. Geçmişte tohum kutsalken şimdi tohum bütün hayvanları, bitkileri öldüren suni gübrelerle birlikte toprağa atılıyor. Bu anlayışı değiştirmeye çalışıyoruz. Bununla doğayı, ekosistemi mahvettiğimizi anlatmaya bu bilinci oluşturmaya alışıyoruz. İbrit tohumlar, hiçbir işe yaramayan verimi yüksek ama ürün kalitesi ve değeri çok düşük tohumlar kullanılıyor. Bunun da karşısında yerli tohumları, Anadolu’nun geçmişi bin yıllara kadar uzanan tohumlarını kullanmak ve üreticilerimizde de böyle bir kültür geliştirmek istiyoruz. Bu tohumlara ulaşmak çok zor. Önce bunları çoğaltıp dağıtmanız lazım. Bunlarla ilgili üretim bilgisi, hafızası yok olmuş bu hafızayı öğrenmeniz, canlandırmanız lazım. Böyle zorlu meşakkatli bir süreç diyelim.”
Anadolu’nun Sesi Tokat Gazetesi’nin kendileri ile çok dayanıştığını belirten Hanoğlu, “Biz de bir kardeş kol olarak hissediyoruz Dersim ile Tokat arasındaki kültürel bağdan ve aynı Anadolu toprağının çocukları olarak” dedi.
Mahbip DİLEK/İSTANBUL