Kadınlardan altılı masaya ‘türban’ çağrısı: Vazgeçin!
Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK), ‘Bu şartlarda özgürlükçü, kapsayıcı, barış ve huzur getirecek anayasa yapılamaz’ diyerek altılı masaya çağrıda bulundu.
Platformdan yapılan açıklamada, “Başörtülü veya başörtüsüz tüm kadınların kendi iradeleri ile verecekleri bir kararı siyasetin konusu olmaktan çıkarınız. Alternatif anayasa değişikliği teklifi hazırlamaktan vazgeçiniz, iktidarın teklifine net ve ortak bir ‘hayır’ deyiniz” denildi.
EŞİK Platformu’ndan yapılan yazılı açıklamada şunlar kaydedildi:
Siyasetten acil beklentimiz; eşit, özgür ve şiddetsiz bir hayatı güvenceye alan düzenlemelerdir. EŞİK Platformu olarak, anayasada kıyafet ve aile konusunda değişiklik yapılmasının gündeme getirildiği Ekim 2022’den itibaren iki konunun altını çok net biçimde çizmiştik. Bu şartlarda özgürlükçü, kapsayıcı, barış ve huzur getirecek anayasa yapılamaz.
‘MÜZAKERESİZ HAYIR’ TALEBİMİZİ İLETTİK’
Ülkede, özgür bir anayasa tartışmasının yapılabileceği; ifade, örgütlenme ve aynı zamanda herkes açısından din, inanç ve ibadet özgürlüğü ortamı yoktur. Başlattığımız ‘Anayasa Değişiklik Teklifine Hayır’ kampanyası çerçevesindeki çağrı metnimize yüzlerce kadın ve LGBTİ artı örgütü ile birlikte hukuk, barış, çevre, çocuk, demokrasi, eğitim, ekoloji, emek, engelli, eşitlik, gençlik, göçmen, hayvan, hukuk, inanç, insan, katılım, kent, yaşlı hakları gibi çok çeşitli alanlardan ve Türkiye’nin her köşesinden yüzlerce örgüt imza verdi. Türkiye çapında 33 sendikanın üye olduğu iki konfederasyona ek olarak sekiz sendika ve onlarca şehirden il-ilçe teşkilatları, çok sayıda meslek örgütü, kent konseyi kadın meclisleri ve birçok siyasi parti ile birlikte 700’e yakın örgütlenme olarak; antidemokratik bir ortamda anayasa tartışılamayacağını belirtmiştik. İmzaları ve ‘müzakeresiz hayır’ talebimizi TBMM içindeki ve dışındaki çok sayıda partiye iletmiş, kamuoyu ile de paylaşmıştık.
‘AKLIMIZI HAFİFE ALMAKTIR’
İktidar bloğunun anayasa değişikliği teklifini TBMM’ye sunduğu günlerde bütün ülke, bir tarikat çevresinde 6 yaşındaki bir kız çocuğunun ‘evlilik’ adı altında yıllar süren istismarını konuşuyordu. Bu olay karşısında sessiz kalanların anayasa teklifini Meclis’e sundukları 9 Aralık tarihinden sonra siyasette gelişen sadece birkaç örnek, bütün ülkeyi daha da kaygılandırıp karanlığı daha da karartırken bu ortamda anayasa konuşmanın koşullarının olmadığını net olarak gösterdi. Sadece son bir ayda, adı cumhurbaşkanlığı adayları arasında geçen, birçok ülkeden büyük İstanbul’un belediye başkanı Ekrem İmamoğlu’nun siyaset yapma hakkı ve belediye başkanlığı elinden alınmak istendi. Eski Ülkü Ocakları Başkanı, karanlık bir suikasta kurban gitti. Ülkenin üçüncü büyük siyasi partisi olan HDP’nin oy verenleri adına Hazine yardımından aldığı paya, savunması bile alınmadan el konuldu. Bu koşulların oluşmasının sorumlusu iktidarın neden Anayasa tartışması açtığı, yoksulluk ve gelecek kaygısı ile boğuşan milyonlar nezdinde gayet açıktır. Muhalefetin bu siyasi koşullarda anayasa yapılamaz gerçeğini anlatamama endişesiyle hareket etmesi, aklımızı hafife almaktır.
‘KADINLARIN NE GİYECEĞİ NE SİYASETİN NE ANAYASANIN KONUSU’
Kadınların nerede, nasıl, ne giyineceği ne erkek ağırlıklı siyasetin ne de anayasanın konusu değildir. Altını defalarca çizdiğimiz ikinci önemli konu; kılık kıyafet düzenlemesinin yerinin anayasa olmadığı, anayasa metinlerinin haklar ve özgürlükleri eşitlik, laiklik gibi temel evrensel normlar çerçevesinde garantiye alan genel metinler olması gerektiğidir. Anayasada belli bir dinin belli bir yorumu olan başörtüsüne ve onu tamamlayan kıyafetlere mutlak özgürlük getirmenin ilerleyen süreçlerde varabileceği noktayı bütün açıklamalarımızda vurgulamış, tek tek vekillere gönderdiğimiz mektuplarda altını çizmiştik. Ayrıca, bir anayasa metninde sadece kadınların ne giyeceğinin tarif edilmesi, bu tarifin ne tür bir kıyafet hakkında olduğundan bağımsız olarak başlı başına ayrımcılıktır demiştik. Eril siyasetin, konunun esas özneleri olan kadınların ve kadın örgütlerinin görüşünü bile sormadan neyi, nasıl, nerede giyeceğimizi düzenlemeye, bu konuda anayasal düzeyde devlete tedbir alma yetkisi vermeye girişmesi, biz kadınları yok saymak, inançlı-inançsız, başörtülü-başörtüsüz olarak ayırmak, bedenlerimiz ve yaşamlarımız üzerinde tahakküm kurmak anlamına gelir, kabul edilemez demiştik.
‘EN NAİF İFADEYLE SİYASİ KİBİRDİR’
Geleceklerine, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkan, bunlar için mücadele eden kadınlar sanki hiç yokmuş gibi yaşamımızı ilgilendiren bir konuyu hem de anayasal düzlemde gündeme getirmek, en naif ifadeyle siyasi kibirdir. Kadınların kılık kıyafetini düzenleme gerekçesiyle anayasa değiştirmeyi gündemde tutmak, içinde bulunduğumuz karanlığı aydınlatacak, halkın gelecek kaygısını giderecek bir konu değildir. Yakın geçmişte yanlış uygulamalarla sorun haline getirilmiş olan başörtüsü sorunu, toplum içinde büyük oranda çözülmüştür. Bu yapay gündemin, tahrip edilen demokrasinin, adaletin, laiklikten uzaklaşılan sosyal yapının yeniden inşasının konuşulduğu bir masada olmaması gerekir. Kurucu Meclis’in görevi olması gereken anayasa yapma süreci, seçime günler kala ne iktidarın ne de muhalefetin gündeminde olmamalıdır.
Mevcut anayasayı defalarca ayaklar altına alan iktidarın teklifini rötuşlamak, yukarıda belirttiğimiz iki temel unsur açısından siyasi hatadır. Ülkenin getirildiği nokta, siyasi hata yapma riskini kaldıracak durumda değildir. Sanılanın aksine, iktidarın teklifine net ve ortak bir ‘hayır’ denmesi ve konunun Altılı Masa’nın da gündeminden kaldırılması; masadaki partilerin ülkeyi normalleştirerek laik, özgürlükçü, çoğulcu bir anayasa yapma koşullarına kavuşturacağına duyulan güveni güçlendirecektir.
‘İKTİDARIN TEKLİFİNE NET VE ORTAK BİR HAYIR DEYİN’
Kadınların acil gündemi; eşit, özgür ve şiddetsiz bir hayatı garanti altına alacak acil ve bütünlüklü eylem planlarıdır. Beş acil talebimizi Altılı Masa’nın mutabakat programında görmek istiyoruz. Kadınlara verilecek en değerli söz, kıyafetlerini düzenleyen yeni anayasa teklifi değil, eril şiddetten arındırılmış, her alanda eşitliğin sağlandığı bir hayattır. Masayı oluşturan partilerin tek tek programlarında kadın ve LGBTİ artı haklarına yer vermeleri ve İstanbul Sözleşmesi’ni yeniden hayata geçireceklerine dair beyanları, bu sözün inandırıcı olması için yeterli değildir. Başörtülü veya başörtüsüz tüm kadınların kendi iradeleri ile verecekleri bir kararı siyasetin konusu olmaktan çıkarınız. Alternatif anayasa değişikliği teklifi hazırlamaktan vazgeçiniz, iktidarın teklifine net ve ortak bir ‘hayır’ deyiniz.