İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ahmet Güden: Adalet bu ülkede kadın ismi olmaktan öte geçmiyor!

Ahmet Güden, ‘Adalet bu ülkede bir kadın ismi olmaktan öte geçmiyor!’ başlıklı yazısında Muş’un Vartinis (Altınova) beldesinde 2 Ekim 1993 tarihinde Öğüt ailesinden 9 kişinin nasıl diri diri yakılarak katledildiğini anlattı.

Ahmet Güden, ‘Adalet bu ülkede sadece bir kadın ismi olmaktan öte geçmiyor!’ başlıklı bir yazı kaleme aldı. Yazısında adaletin geçek anlamda hiçbir zaman sağlanamadığına vurgu yapan Güden, 2 Ekim 1993 tarihinde Muş’un Vartinis beldesinde yaşanan Vartinis vakasını anlattı.

Güden’in yazısının tamammı şöyle:

Yıl 2 Ekim 1993 Muş’un Vartinis beldesinde akılara durgunluk verecek bir olay yaşanmıştı. Evet hepimizin hatırlayacağı üzere 90’larda ülkede ölümün kol gezdiği bir süreçte hep birlikte yaşıyorduk.

Her türlü yöntemin devreye sokularak insanları kasıp kavurduğu bir süreci yaşıyorduk. İnsanların kaybedildiği ve katledildiği faili meçhul cinayetlerin yaşandığı, asit kuyularına diri diri atıldığı kısaca zulmün doruklara ulaştığı bir dönemdi, ülkede adeta bir can pazarı yaşanıyordu. Ülkemde kan, gözyaşı, acı hiç dinmediği günlerdi. O gün yaşananlar birçok kesim tarafında halen unutulamadı.

Elbetteki daha önce ve daha sonra da yaşanan acıların hiç birinin ötekisinden farkı yoktu. Fakat bazen bir acı diğer acıyı bastıracak türde olabiliyor işte…  Muş’un Vartinis beldesinde yaşanan acı bunlardan biridir. Çünkü yaşananlar insanı daha da derinden etkileyecek ve insanın kendi insanlığından utanabileceği bir olay…

Evet tüm acıları bastırabilecek ve birçok acının ötesinde bir acı yaşanmıştı. Belki de daha önce de farklı biçimlerde çocuklar katledilmişti. Fakat Muş’ta yaşanan olay insan kanını donduracak türdendi. Bu yaşanan vahşet Alman Hitler’in Yahudilere uygulamış olduğu vahşetlere benzer bir durumdu. Çünkü en büyüğü 14 en küçüğü 3 yaşında toplam 7 çocuk hamile bir kadın ve babaları diri diri yakılarak bir katliam yaşatılmıştı.

Zalimler eğitimliydiler. Çünkü tecrübelerini 2 Temmuz Madımak Katliamı’ndan alıyorlardı. Çünkü onlar aynı elin ürünü, aynı zihniyetin ortaya çıkardığı katillerdi.

Bir diğer tarafta ise tıpkı 1978 Maraş Katliamı’nda daha annesinin karnındayken süngüyle katledilen bebek gibi burada da daha dünyaya gelmeden annesinin karnında yakılarak katledilmişti.

Dolaysıyla her zaman olduğu gibi o gün de herkes susmuştu. Çünkü katledilenler Kürtlerdi… Nasıl olsa yarın bir gün büyüdüğünde bunlar da terörist olacak hesabıyla ‘yılanın başı küçükken ezilmeliydi.’ Artık bir devlet politikası haline gelmişti insan katletmek. Yaşanan her olayın ardından, olayda yer alanlar kendilerince gereken ceza verilmediğini bunun bedelini başkalarına kısaca herhangi bir Kürt’e ödetmek gerektiğini düşünmekteydi.

Dolayısıyla da suçlu ya da suçsuz olması fark etmiyordu. Yeter ki bir Kürt ortadan kaldırılsın önemli olan buydu. Artık devlet nezdinde Kürtler potansiyel suçluydu. Evet katledilen insanların haklarını savunacak herhangi bir kurum bırakılmamıştı. Hak, hukuk, adalet rafa kaldırılmıştı. Dolayısıyla da hukukun ve adaletin olmadığı bir ortamda hiç kimsenin can güvenliğinin mümkün olmadığı geçtiğimiz süreçte ve bugünlerde hep birlikte yaşıyoruz.

Ülkenin dört bir yanında annelerin kan ağladığı bir dönemde aydınlar, yazarlar, çizerler, gazeteciler ve bilim insanları susmuş tek cümle söyleyecek kimse kalmamıştı. Korkusundan Tıpkı Muş’un Vartinis beldesinde çocukları ile birlikte cayır cayır yakılarak katledildiklerinde ülkede yaşayan tüm kesimler sustuğu ve tek cümle etmediği gibi fakat bunun hukuk dışı bir davranış olduğunu ve bunun bir insanlık suçu olduğunu bilmelerine rağmen susuyorlardı. Çünkü ülkede tamamen korku hakim olmuştu ve toplum adeta sindirilmiş durumdaydı ve herkes bunun bir insanlık suçu olduğunu bilmesine rağmen susmayı yeğlemişti.

Birçok kesim yaşanan bu vahşetin durması gerektiği konusunda hemfikirdi. Fakat bazı kesimlerin hiç de öyle düşünmediği Öğüt ailesinden 9 kişinin yakılarak katledilmesiyle bir kez daha ortaya çıkıyordu. Peki bundan tam 26 yıl önce Muş’un Vartinis (Altınova) beldesinde ne olmuştu?

21 YILLIK BİR ADALET ARAYIŞI

‘Adalet’, benzer davalarda olduğu gibi, yine ‘tecelli’ etmemek için direniyor. Fakat birçoğumuz da biliyoruz ki tecelli etmeyecek. Çünkü ‘Adalet’ çubuğunu elinde tutanlar adeta yapılan tüm adaletsizliklerin üstünü örtbas etmek için yoğun bir çaba içerisindeler. Fakat bazı davalar vardır, bir ülkenin tüm geçmişini özetler. O davaya bakış, geleceğe de nasıl bakıldığını gösterir. Evet çok ağır çok büyük bir acı fakat toplum adeta buna alıştırıldı. Çünkü gün geçmiyor ki bir ölüm olmasın, televizyonlarda gazetelerde her an her gün ölüm haberleri yayılıyor. Artık ölüm günlük yaşamın bir parçası haline gelmiş ve her ölüm neredeyse normal karşılanacak bir düzeye çekilmişti toplum. Oysa Vartinis vakası, bir dava olmanın çok ötesine geçiyor. Zira, 9 kişilik Öğüt ailesinin küçük çocuklar da dahil evlerinin ateşe verilerek yakılması, aynı zamanda yüzleşilmesi gereken bir trajedi.

Öğüt ailesinin o gün evde olmadığı için tesadüfen kurtulan son ferdi Aysel Öğüt de, 21 yıldır bu mücadeleyi veriyor. Sadece hukuki bir adalet değil aradığı, çözüm sürecinin üzerine titrendiği günlerde bir yüzleşme de talep etmişti.

VARTİNİS DAVASININ ACIKLI ÖYKÜSÜ

Muş’un Kürtçe adı Vartinis, Türkçe adı Altınova olan beldesi kırsalında Hasköy Jandarma Komutanlığı, 2 Ekim 1993 günü bir operasyon başlatır. PKK’liler ile çatışma çıkar, bir PKK’li ve bir astsubay yaşamını yitirir. Görgü tanıklarının iddiasına göre, çatışma sonrası beldeye gelen bir grup asker, belediye binasını kurşunlar ve ‘Gece gelip beldeyi yakacağız’ tehdidinde bulunur.

İlk önce Ardong (Konakdüz) Köyü’ne gelen bir grup asker PKK’ye yardım ve yataklıkla itham ettikleri korucu olmayanların ev, ahır ve ot yığınlarını ateşe verir. Ardından Vartinis Köyü’ne geçerler. Burada da birçok yer ateşe verilir. Bu evlerden biri Nasır Ögüt’e aittir. Öğüt ailesi dışarı çıkamaz ve Nasır Öğüt ile hamile eşi dahil 7 çocukları yanarak can verir.

İNSANLIĞIN BİTTİĞİ AN…

Nasır Öğüt’ün hayatta kalan tek çocuğu Aysel Öğüt, o gece yaşananları pencereden izlediğini belirterek şunları anlatıyor: “Ev tutuşunca ailemin oradan çıkarıldığını düşünmüştüm. Dışarı çıkmak istedik, bırakmadılar. Ancak sabah öğrendim ki; bütün ailemi diri diri yakmışlar.”

Bir diğer tanık Halil Sayılgan da benzer şeyleri anlatıyor: “Gece yarısı silah sesleri ile uyandık. Her yer ateşe verildi. Traktörler, ot yığınları, tezek yığınları, evler, ahırlar ve hayvanlar cayır cayır yanıyordu. Bütün hayvanları tarıyorlardı. Hiç kimse korkudan yanma pahasına bile olsa evinden çıkamıyordu. Nasır’ın evi ateşe verildi. Korkudan kimse yardıma gidemedi. Çıkanı vuruyorlardı.”

O geceyi ‘İnsanlığın bittiği an’ diye tarif eden İsa Öğüt ise, korku dolu anları şu sözlerle dile getiriyor: “Gece askerler köye girdi. Biz en fazla ev baskını olur ve ismi olanlar gözaltına alınır diye düşündük. İnsanların cayır cayır yakılacağını hangi insan düşünebilirdiki. Belde tümden ateşe verildi. Nasır Öğüt ve İbrahim Sayılgan’ın evleri ateşe verildi. İbrahim’in evi iki kapılı olduğu için o çocuklarıyla arka kapıdan kaçarak abisinin evine sığındı. Ancak Nasır’ın evi merkezdeydi, etrafı sarılmıştı. Çıkmasına izin vermediler. Çocuklarıyla birlikte yaktılar. Ahırı da eviyle bitişikti. Ahırda olan bütün hayvanları yanarak kül oldu.”

Olay gecesinin sabahında görgü tanıklarının ifadelerine göre, askerler vatandaşları belediye binası önünde toplar ve ‘PKK’ye yardım ettikleri’ gerekçesiyle Nizamettin Duygu, Zeki Öğünç, Cezayir Güzelsöz, Hüseyin Uğurlu, Bedih Öğünç, Mehmet Nasır Taş, Hassaddin Duygu, Hakim Öğünç ve Muhlis Mutlu’yu gözaltına alır.

Hasköy Jandarma Komando Bölük Komutanı tarafından hazırlanan tutanakta ise olayın PKK tarafından yapıldığı iddia edilerek, PKK’nin askerlerin beldeye girişini engellemek amacıyla beldeyi ateşe verdiği ileri sürülür.

DAVA NASIL AÇILDI, SONUCU NE OLDU?

2 Ekim 1993’te Muş’un Korkut ilçesine bağlı Vartinis köyünde yaşayan Mehmet Nasır Öğüt, Eşref Oran, Sevda Öğüt, Sevim Öğüt, Mehmet Şakir Öğüt, Mehmet Şirin Öğüt, Aycan Öğüt, Cihan Öğüt ve Cinal Öğüt askerlerce öldürüldü.

Olay, Vartinis’in kuzeyindeki dağlık alanda gündüz meydana gelen çatışmada bir astsubayın yaşamını yitirmesinden sonra gerçekleşti.

Hasköy İlçe Jandarma Komutanı, astsubayın cenazesini alıp Vartinis’in içinden geçerken aracı durdurup ‘Bu gece bu köyü yakacağım, başınıza yıkacağım’ dedikten sonra birkaç el havaya ateş açıp ayrıldı. Gece saat 2-3 sıralarında beldeye özel harekatçı, komando ve yüzlerce askerle operasyon yapıldı.

Nasır Öğüt’ün evi köyün merkezi yerindeki belediye binasına çok yakın mesafedeydi. M. Sıddık Öğüt’e ait evin önünde bir kişinin zafer işareti yaptığı iddiasıyla ev ateşe verildi.

Görgü tanıklarının anlattıklarına göre o sırada evlerden sokaklara çıkanlar elleri yukarı kaldırılıp belediye binasının önünde toplatıldı. Yanan evin içinden çığlıklar gelmesi karşısında köy halkı kurtarmak için hareketlense de güvenlik güçleri izin vermedi.

Evin içindeki anne, baba ve yedi çocuk diri diri yandı. Görgü tanıkları ifadelerinde, küçük çocukların pencere korkuluklarına tırmanmalarına rağmen evden dışarı çıkmalarına izin verilmediğine tanık olduklarını anlattılar.

Nasır Öğüt’ün ağabeyi Eşref Öğüt’ün hak arama girişimleri, ‘aynı şeyi kendisinin de yaşayacağı’ tehdidiyle karşılık buldu.

Aileden sağ kurtulan tek kişi olan Mehmet Nasır Öğüt’ün kızı Aysel Öğüt suç duyurusunda bulundu. Muş Cumhuriyet Başsavcılığı, evin PKK tarafından yakıldığını söyleyerek dosyayı kapattı.

Aysel Öğüt’ün gücünü toplayıp 2003’te yaptığı ikinci suç duyurusu üzerine dosya yeniden incelendi, dava açıldı.

Ancak dava ‘güvenlik gerekçesiyle’ Muş’tan Kırıkkale Ağır Ceza Mahkemesi’ne alındı. İlk duruşma 4 Aralık 2013’te görüldü. Sanıklar ilk ifadelerinde ‘olayı hatırlamadıklarını’ ya da ‘yangını PKK’nin çıkardığını’ söylediler.

Olay tarihinde Hasköy İlçe Jandarma Bölük Komutanı olarak görev yapan Jandarma Yüzbaşı Bülent Karaoğlu, Hasköy İlçe Jandarma Komando Bölük Komutanı Piyade Kıdemli Üsteğmen Hanefi Akyıldız, Muş Emniyet Müdürlüğü Özel Harekat Şube Müdürü Şerafettin Uz ve Jandarma Başçavuş rütbesiyle Gökyazı Jandarma Karakol Komutanlığı görevini yapan Turhan Nurdoğan sanık olarak yargılandı. Tüm taleplere rağmen dava süresince tutuklanmadılar.

10 Haziran 2015 tarihinde Kırıkkale Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada esas hakkındaki mütalaasını sunan savcı, ihmal sebebiyle ölüme sebebiyet vermek suçundan 9 ölümün her biri için 20 ila 25’er yıl, yani toplamda her sanık için 180 yıldan 225 yıla kadar hapis cezası verilmesini istedi.

Ancak 1 Mart 2016 tarihinde yapılan karar duruşmasında mütalaasını değiştiren savcı, üç kişinin beraatını bir kişiye ceza verilmesini istedi.

‘Kasten ev yakmak suretiyle birden çok kişinin ölümüne sebebiyet vermekten’ yargılanan tüm sanıklar beraat etti.

Vartinis’teki evin enkazı, 2012-2013 yıllarında Nusaybin Belediyesi’nin katkılarıyla müze yaptırıldı. Fakat iyi bilinmelidir ki bu ve buna benzer katliamların toplumun tüm kesimlerine yapılan alçakça bir saldırı olduğu dile getirilmeden kardeşlik safsatasının hiçbir anlamı yoktur. O gün ülkemizde insanlar diri diri yakılıyordu bugün ise IŞİD tarafından insanlarımız yakılmakta.  Burada ortaya çıkan husus ise her ikisinin de aynı anlayışa sahip olduğudur. Bir kez daha bu anlayışı lanetliyorum.

Yakılarak katledilen Öğüt ailesi:

Mission News Theme by Compete Themes.