KADIN CİNAYETLERİ BİR İNSANLIK SUÇUDUR
Genellikle kadın cinayetleri önce kadına karşı şiddet ile başlıyor. Kadına yönelik şiddet, bir kişinin bir kadına fiziksel, cinsel veya psikolojik şiddet uygulamasıdır.
Kadına yönelik şiddetin nedenleri arasında, kadını eşit insan olarak kabul etmeyen cinsiyetçi toplumsal normlar, eşitliğe dayalı olmayan aile yapısı ve ekonomik faktörler sayılabilir.
Kadına yönelik şiddetin toplumda yarattığı etkilerin başında kadınların özgüvenini sarsması, onlarda yarattığı korku ve endişe ile kadınların toplum hayatından ve sosyal etkinliklerden uzaklaşması ve fiilen eve kapatılmasıdır.
Kadın cinayetleri konusunda, tüm dünyada genel bir istatistik bulunmamaktadır. Ancak, bazı ülkelerde bu tür cinayetlerin daha sık görüldüğü bilinmektedir. Bu ülkeler arasında, Meksika, Guatemala ve El Salvador gibi Latin Amerika ülkeleri sayılabilir. Ayrıca, Afrika kıtasında da kadın cinayetleri sık görülmektedir. Örneğin, Nijerya, Güney Afrika ve Fas gibi ülkelerde bu tür cinayetlerin sayısı yüksektir. Ne yazık ki adı geçen ülkelere göre eğitim, sosyal ve ekonomik yönden daha gelişmiş bir seviyede bulunan ülkemizde de kadına yönelik şiddet ve kadın cinayeti suçlarının nispeten fazla olduğu bilinmektedir.
Kadınlara yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin önlenmesi için yapılması gereken ilk iş cinsiyetçi toplumsal normların değiştirilmesi ve kadınların erkeklerle eşit birer insan olduğu yönündeki temel algının toplumda ilkesel olarak kabul edilen bir tavır ve davranış haline gelmesidir.
Ayrıca, aile içinde eşitliğe dayalı bir iletişim, eğitim ve iş imkanı sağlanması genel kabul haline gelmelidir. Öncelikle kadınların eğitimi ve ekonomik olarak özgür olmaları için iş imkanlarının sağlanması gerekir. Kadının da erkeklere eşit bir insan olduğunun amasız ve fakatsız kabul edilmesi şarttır. İnanç boyutunda bu salt eşitliği sorgulayacak beyan ve davranışlarda bulunanlar mutlaka dışlanmalı ve hukuk önünde cinsiyetçi ayrımcılık ve insanlık suçu içeren davranışları nedeni ile sorgulanmalı ve gerekirse yargılanmalıdır.
Kadın cinayetleri, insanların dünyayı keşfettikleri dönemlerden beri mevcut olan, özellikle sosyal ve kültürel olarak geri kalmış toplumlarda temel bir sorundur. Özellikle, kadınların eşit haklara sahip olmadığı toplumlarda, kadın cinayetleri daha sık görülmektedir. Türkiye’de kadınlar, evlerinde, işyerlerinde ve sokaklarda sıklıkla şiddete maruz kalmaktadır.
Cinsiyetçi toplumsal normların, yani erkek egemen zihniyetin hakim olduğu ülkemizde, erkeklerin kadınların hayatına müdahale etme hakkına sahip olduğu düşüncesi bu toplumsal hastalığın temel nedenidir.
Ne yazık ki bazı toplumsal inanç boyutu ile Türkiye’de aile yapısı, eşitliğe dayalı değildir ve bu da kadın cinayetlerinin en temel nedenidir. Ülkemizde eğitim düzeyi düşük kesimlerde, kadınların eşit eğitim hakkını kabul etmeyen cemaat ve tarikat gibi merkezlerde kadınlara yönelik şiddet ve cinayetler daha fazladır. Ayrıca, işsizlik ve fakirlik oranı yüksek bölgelerde kadın cinayetleri daha sık görülmektedir.
Kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve kadın cinayetlerinin engellenmesinde başta eğitim olmak üzere bu mücadeleye katkı sunan kişi ve kurumların desteklenmesi ve kadınların şiddete maruz kaldıkları durumlarda güvenlik önlemlerinin alınması gerekir. Cinsiyetçi toplumsal normların değiştirilmesi, kadın cinayetlerinin engellenmesinde önemli bir rol oynayacaktır. Bu amaçla, eşit cinsiyet hakları konusunda eğitim programlarının geliştirilmesi ve toplumda farkındalık yaratılması gerekir. Ailenin eşitliğe dayalı bir yapıya dönüştürülmesi, kadın cinayetlerinin engellenmesinde önemli bir rol oynayacaktır. Kadınların sosyal ve ekonomik hayatın eşit bir paydaşı olduğu gerçeği toplumda genel kabul görmelidir. Bu amaçla, toplumun eğitim seviyesini yükseltmeyi hedefleyen programların geliştirilmesi ve öncelikle kadınların işsizlik oranını düşürmeyi hedefleyen önlemlerin alınması gerekir.
Ülkemizde genel sağlık sistemi ile özellikle aile hekimleri; alkol bağımlılığı olan, psikiyatrik tedavi gören, parçalanmış aile yapısı içinde büyüyen kişilerin tedavisinde etkin rol oynamalıdır. Aile hekimleri gözetiminde şiddete eğilimli kişiler tedavi edilmelidir. Ailenin tekrar bir araya gelmesi mümkün ise tedaviden sonra gerçekleştirilmelidir. Bu konuda kadının isteği öncelikle dikkate alınmalıdır. Aile koruma merkezleri yaygınlaştırılmalı ve saldırgan erkekler evden ve kadından uzak tutulmalıdır. Devlet bu konuda acil önlemler geliştirmeli ve caydırıcı yasal düzenlemeler yapmalıdır. Bu konuda toplumsal eğitim son derece gereklidir.
Dünyada yaygınlaşan elektronik kelepçe uygulaması, şiddet eğilimi ve sabıkası olan erkekler için etkin ve yaygın bir şekilde uygulanmalıdır. Öfke kontrolü yapamayan kişiler için bu kelepçe son derece kolaylık sağlayacaktır.
Kadınlar şiddet durumunda savcılığa ya da karakola başvurarak korunma talebinde bulunduğunda kişi elektronik kelepçeyle yükümlü olmalı ve etkin bir şekilde takip edilmelidir. Bu sisteme göre; yükümlü, şiddete maruz kalan kişiye yaklaşırsa merkeze uyarı sinyali göndermektedir. Bu doğrultuda izleme personeli aynı anda hem yükümlüyü hem de şiddete maruz kalan kişiyi aramaktadır. İki tarafa da bulunduğu konumdan ayrılmasını söylemektedir. Eğer yükümlü uyarıları dinlemiyor ise şiddet gören kişiyle iletişim devam ederek kendini güvenli bir bölgeye alması söylenmektedir. Bu sırada kişinin korunması için bir ekip gönderilecektir. Yükümlü hala hareketine devam ediyorsa kolluk personeli müdahale etmekte ve gerekli işlemler başlatılmaktadır.
Kadına şiddeti durdurmak ve kadın cinayetlerini önlemek herkesin insanlık görevidir. Kadına yönelik şiddet, insanlığa ihanettir.
Kadınların toplumdaki yeri ve saygınlığı o toplumun medeniyet seviyesinin göstergesidir Erkeklik kadına şiddet uygulamak değil onu sevmek ve haklarına saygı duymaktır.
Tüm kadınların mutlu, sağlıklı ve sevgi dolu bir dünyada şiddete maruz kalmadan yaşamalarını diliyoruz. Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın; dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir diyen daimi liderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e layık olmak zorundayız.
Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında; kadına ve çocuğa şiddetin insanlık suçu olduğunu kabul eden insanların yaşadığı ve yönettiği bir Türkiye özlemi ile, sağlık, mutluluk ve başarı dolu bir yeni yıl diliyoruz.