YAKTIĞIN IŞIK ASLA SÖNMEYECEK ATAM
“Benim naçiz vücudum, bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet payidar kalacaktır.” sözü ile bilinen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü aramızdan maddi olarak ayrılışının 82. yılında sevgi, saygı ve minnetle anıyoruz. Çanakkale zaferinin muzaffer komutanı, milli mücadelenin başkomutanı, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk’ün sadece Türkiye için değil, dünya için ne kadar kıymetli olduğu, vefat ettiği zaman yabancı siyasilerin hakkında söyledikleriyle, yabancı medyanın yaptığı haberlerle gözler önüne serilmiştir. Yüzlerce şair Atatürk’ün kıymetini ve hayatını kaybetmesiyle yaşanan acıyı şiirleriyle dile getirmiştir.
10 Kasım 1938’de Mustafa Kemal Atatürk, saat 9.05’te Dolmabahçe Sarayı’nda hayata veda eden Atatürk’ün cenazesi, 16 Kasım’da, Dolmabahçe Sarayı’nda katafalka yerleştirildi. Yurttaşlar, üç gün boyunca gözyaşlarıyla katafalkın önünden geçerek ilke ve devrimlerinin koruyucusu olacağına dair söz verdikleri Atatürk’e son görevlerini yerine getirdi. Mustafa Kemal Atatürk’ün naaşı, 1942’de Yavuz Zırhlısı ile İzmit’e, oradan da yurt içi gezilerinde kullandığı trenle Ankara’ya nakledildi. 20 Kasım 1938’de Atatürk’ün trenle Ankara’ya nakledilen cenazesi 101 pare top atışından sonra oluşturulan kortej eşliğinde TBMM’ye götürülerek katafalka yerleştirildi. 21 Kasımda Atatürk’ün cenazesi, Etnografya Müzesi’ndeki geçici kabrine defnedildi. 10 Kasım 1953’te Mustafa Kemal Atatürk’ün cenazesi, devlet erkânı ve yurttaşların katıldığı törenle Anıtkabir’e defnedildi.
10 Kasım, sadece Türkiye için, değil, dünya milletleri için de acı bir gündür. Çünkü Mustafa Kemal Atatürk, dünyada, tüm ezilmiş halklar için, ilham kaynağı olmuş, başardıkları ile dünyayı kendisine hayran bırakmıştır. Atatürk, askerlikte, siyasette, devrimcilikte ve fikri mücadelede, emsali nadir bir dehadır. Cumhuriyetçilik, milliyetçilik, laiklik, devletçilik, devrimcilik ve halkçılık ilkeleri Atatürkçü düşünce sisteminin temel ilkeleridir. Atatürk’ün milliyetçilik düşüncesinde, ırkçı, ümmetçi, kafatasçı, gibi kavramlara yer yoktur. O’nun düşüncelerinde, Türk halkını birleştirici, bütünleştirici, bilimsel, akılcı ve gerçekçi kavramlara yer vardır. Atatürk’ün, fikir ve düşüncelerini yorumlarken, nesnel, gerçekçi ve bilimsel, birleştirici, bütünleştirici ve bilimsel doğruların rehberliği esas alınması gerekir.
Hayatı savaş alanlarında geçen büyük başkomutan Atatürk; yurtta barış, dünyada barış söylemi ve ilkesi ile medeniyet ve kalkınma mücadelesi başlattı. Hayatı boyunca, ulusal ve uluslararası barıştan yana oldu. Tüm insanların, barış, huzur ve refah içinde yaşamasını istedi. Ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel alanlarda, etkili, köklü devrimler yaptı. “Hayatta en hakiki yol gösterici ilimdir” diyen Atatürk; bilimsel ve akılcı düşünceyi, devlet ve toplum hayatına egemen kıldı.
Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir sözü ile bilinen Atatürk’e göre; tam bağımsızlık, millet ve devlet olmanın olmazsa olmaz koşuludur. Nitekim Atatürk, tam bağımsızlık dendiği zaman, elbette siyasi, mali, iktisadi, adli, askeri, kültürel ve benzeri her hususta tam bağımsızlık ve tam serbestlik demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan mahrumiyet, millet ve memleketin gerçek manasıyla bütün bağımsızlıktan mahrumiyeti demektir. Bunu temin etmeden, barış ve sükûna erişeceğimiz inancında değiliz” diyerek egemenlik kayıtsız şartsız milletindir ilkesinin altını çizdi. Daha milli mücadele devam ederken İzmir İktisat Konferansı ile özellikle ekonomik bağımsızlık ve kalkınmanın öncelikli olduğunu gösterdi.
Atatürk’ün, fikir ve düşüncelerini çıkarlarının ve karanlık hedeflerinin önünde engel gibi gören kişiler ve cumhuriyet karşıtı karanlık güçler, Atatürk’ü yıllarca dini inançlara karşı gibi göstermeye çalıştılar. Oysa Atatürk yaşamı boyunca dini özgürlükleri savunmuş, dini istismar edecek gelişmelere karşı çıkmıştır. Siyasetin ve devlet işlerinin dini düşüncelerden uzak tutulmasına özen göstermiştir. İşte bu anlayışın gereği olarak; 20 Ocak 1921’de yürürlüğe giren ilk Cumhuriyet Anayasası, değişen ve gelişen ihtiyaçları karşılamaya yetmeyince, 20 Nisan 1924 tarihinde kabul edilen ikinci anayasada yer alan “Devletin dini, İslam dinidir” maddesi 10 Nisan 1928’de kaldırıldı ve laiklik ilkesi 1937’de Cumhuriyet Anayasamıza girdi. Böylece din ve vicdan özgürlüğünün garantisi olan devlet sisteminin her inançtan vatandaşına karşı eşit davranmasına giden yolun önü açılmıştır. Atatürk, “Bizim dinimiz, en makul, en tabii bir dindir. Ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dinin tabii olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uyması lazımdır. Bizim dinimiz, bunlara tamamen uygundur. Müslümanların, toplumsal hayatında, hiç kimsenin özel bir sınıf halinde mevcudiyetini muhafaza hakkı yoktur. Kendilerinde öyle bir hak görenler, dini emirlere uygun harekette bulunmuş olamazlar. Bizde ruhbanlık yoktur. Hepimiz eşitiz ve dinimizin hükümlerine eşit olarak öğrenmeye mecburuz.” demiştir
UNESCO 1978 yılında gerçekleştirilen 20. Genel Konferansında Anma ve Kutlama Yıldönümleri programına Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Doğumunun 100. Yıldönümünü almıştır. UNESCO, 1981 Yılının Atatürk’ün Doğumunun Yüzüncü Yılı olarak ilan edilmesinin gerekçesini şöyle açıklamıştır: “Atatürk uluslararası anlayış, işbirliği ve barış yolunda çaba göstermiş üstün kişi, UNESCO’nun yetki alanlarında yenilikler gerçekleştirmiş bir inkılapçı, sömürgecilik ve yayılmacılığa karşı savaşan ilk önderlerden biri, insan haklarına saygılı, insanları ortak anlayışa ve devletleri dünya barışına teşvik eden, bütün yaşamı boyunca insanlar arasında renk, din, ırk ayırımı gözetmeyen, eşi olmayan devlet adamı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusudur.“
Türk ulusu, bugünkü bağımsızlığını ve sahip olduğu, ekonomik, kültürel, sosyal gelişmişliğini, çağdaşlaşmayı, Atamıza borçludur. Onun yolu, refah, mutluluk, barış ve huzurdur. Bilinmelidir ki, Türk Milletinin tek kurtuluş yolu, Atatürk’ün gösterdiği bilim ve medeniyet yoludur. Atatürkçü olmak; milli birlik ve berberliğimizi ve ülke bütünlüğünü sağlayacak, akla, mantığa, insanlığa, ahlâka, Müslümanlığa, en uygun dünya görüşü, Atatürkçü düşünce sistemini yaşam tarzı olarak benimsemek ve Atamızın gösterdiği çağdaş medeniyet seviyesinin üzerine çıkmak için özveri ve samimiyetle çalışmak, vatan ve millet sevgisi ile bilinçli ve dürüst bir vatandaş olmaktır.
20 ve 21. Asırda dünya çapında yapılmış, en kapsamlı liderlere yönelik araştırmalar ve lider sıralamalarında Atatürk; koyduğu ilkeler ve çağdaş yönetim anlayışı ile en önemli dünya lideri olarak ilan edilmiştir. 10 Kasım günleri, bir matem günü olarak değil, Dünya Lideri Atatürk’ün fikir ve düşüncelerini anlamak ve özellikle gençlere anlatmak için büyük bir fırsat olarak değerlendirilmektedir. Çünkü Atatürk, her yönü ile dün olduğu gibi, bugün ve gelecekte vatandaşlarımıza, özellikle gençlerimize rehber olmaya devam edecektir. Yine bir 10 Kasım gününde ruhu şad olsun diyerek andığımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü “yaktığın medeniyet ışığı asla sönmeyecektir, aydınlattığın ve gösterdiğin yolda azim ve kararlılıkla yürümeye devam edeceğiz” diyerek saygı ve sevgi ile selamlıyoruz….(10 Kasım 2020)
Mustafa Kemal’in Askeri Dr. Dursun Çiçek, Em.Kur Albay, 25-26. Dönem İstanbul Milletvekili,
Ek alanı